24 Mayıs 2015 Pazar

NABİZADE NAZIM

1862 senesinde İstanbul’da, Nişantaşı’nda doğdu. Gerçek ismi Ahmet Nazım’dır. Babası Nabi Efendi ve annesi küçük yaşta iken öldü. Büyük annesi tarafından büyütüldü. “Yadigarlarım’ isimli eserinde dile getirdiği hatıralarından anladığımıza göre mutsuz bir çocukluk dönemi geçirdi.


İlk eğitimini Tophane Mahalle Mektebi’nde yaptıktan sonra önce Fevziye Rüştiyesi’nde daha sonra Beşiktaş Askeri Rüştiyesi’nde eğitim hayatına devam etti. Okulun lise bölümünü de tamamladıktan sonra yüksek öğrenimini Mühendishane-i Berri-i Hümayun’da yaptı. 1884 yılında topçu mülazım-ı sanisi olarak mezun oldu. Öğrenimine Mekteb-i Harbiye-i Şahane ’da sürdürdü.

İlk yazısını henüz öğrenci olduğu 1880 senesinde Vakit Gazetesi’nde A.Nazım takma adıyla yayımlandı. Bu yazı, “Esaret” başlıklı bir denemedir. Öğrencilik ve askerlik hayatını devam ettiği 1880-1890 senelerini aynı zamanda çok verimli bir edebiyat insanı olarak geçirdi.

Son derece başarılı bir öğrenci olan Nabizade Nazım, 1886 yılında Erkan-ı Harbiye yüzbaşısı olarak mezun olduktan sonra kendi okulunda askeri öğretmenlik görevinde bulundu; yüksek cebir, istihkâm ve topoğrafya dersleri verdi. Keşif ve araştırma yapmak amacıyla 2 sene Suriye’ye gitti. 1890 senesinde İstanbul’a geldi. O sene, ilk köy romanı olan Karabibik isimli romanını yayımladı. 1891’de çıkmaya başlayan ve o yıllarda bir bilim dergisi özelliği olan Servet-i Fünun Dergisinin ilk sanatçılarından birisi oldu.

Şiirlerinde ölüm, doğa, Allah gibi konuları ele aldı. Şiirde çok başarılı değildir. Zaten kendisi de bunun farkında olduğu için bunlara “Heves Ettim” ismini vermiştir.

1890 senesinde yayımlanan Karabibik isimli uzun öykü şeklindeki romanı, bizdeki ilk köy romanı olma niteliğini taşır, kendisinin “hakikiyyun” olarak adlandırdığı realist bir eserdir. “Zehra” eseriyse bir psikolojik roman denemesidir. Bu romanda Şehzadebaşı tiyatrolarının tulumbacı kahvelerini, bayan çekişmelerini realist bir bakışla anlatmıştır. Roman, bir psikolojik roman değil ancak Türk edebiyatında psikoloji niteliklerin olduğu ilk roman olarak kabul edilir.

ESERLERİ:

Heves Ettim (şiir,1885)
Minimini-yahut-Yine Heves (şiir,1886)
Yadigarlarım (anı-öykü,1886)
Zavallı Kız (öykü.1890)
Bir Hatıra (öykü,1890)
Karabibik (ilk köy romanı,1891)
Sevda (öykü,1891)
Mini Mini Mektepli (okuma ve yazma parçaları,1891)
Hala Güzel (öykü,1891)
Haspa (öykü,1891)
Seyyie-i Tesamüh (-hoşgörünün kötülüğü-uzun öykü,1892)
Esatir (mitoloji,1892)
Aynalar (fizik kitabı,1892)

Zehra (ilk psikolojik roman denemesi,1896)


KAYGUSUZ ABDAL (1341 - 1444)

Sanatçı, Alâiye’de dünyaya geldi. Alâiye Beyi Hüsameddin Mahmut’un çocuğudur. Kay­gusuz Abdal‘ın asıl ismi Alaaddin Gaybi’dir. İyi bir eğitim almış, genç denilebilecek bir yaşta Abdal Musa’ya derviş olmuş ve bu andan sonra Kay­gusuz mahlasını edinmiştir. 14. yüzyılın sonlarında Mısır’a geçerek bir tekke açmış, Hicaz, Suriye ve Irak’ı gezerek Ana­dolu’ya gelmiştir. Rumeli’nin Yanya, Filibe ve Manastır bölgelerinde de yaşamış takriben 1444 senesinde hayata gözlerini yummuştur.

Hacı Bektaş-ı Veli’den sonra Bektaşîlik tarikâtının başına geçen Abdal Musa'ya bağlanarak tasavvuf yoluna girdi. Kaygusuz Abdal, Bektaşî erkannâmesi üzerinde bazı düzenlemeler yaparak Bektaşîliğin ilk "erkannâmesini" hazırladı. Böylece Bektaşîlik Tarikatı’nın ilk “tüzük yapıcısı” “Kaygusuz Abdal” olmuş oldu. Mısır'a giderek Bektaşîliği yaymaya çalıştı ve orada vefat etti.


Manzum eserleri:

1. Divan,
2. Gülistan,
3. Mesnevi-i Baba Kaygusuz (3. Cilt),
4. Gevher-nâme,
5. Minber-nâme.

Men­sur eserleri:

1. Budala-nâme,
2. Muglâta-nâme (Kitab-ı miğlate)
3. Vücûd nâme

Kaygusuz Abdal

22 Mayıs 2015 Cuma

William Shakespeare


William Shakespeare, (26 Nisan 1564 – 23 Nisan 1616), İngiltere’nin en önemli sanatçısı ve dünyanın en ünlü drama yazarı olarak kabul edilen İngiliz şair ve tiyatro yazarı. Günümüze kadar gelen yapıtları, bazı ortaklaşa yazılanlar ile beraber 38 oyun, 154 sone, 2 uzun hikaye şiir … . Oyunları neredeyse bütün dillere çevrildi ve diğer tüm oyun yazarlarından daha fazla oynandı.


Trajedi, komedi ve dram türünde beşer perdelik tiyatrolar yazmıştır.
Tiyatrolarını şiir veya düz yazı şeklinde kaleme alan sanatçı, bazı tiyatrolarında ise bu iki anlatım yolunu bir arada kullanmıştır.
İnsanların aşk, kin, dostluk gibi tutku ve ihtiraslarını şiirsel bir dille anlatmayı başarmıştır.
Tiyatro dışında sone ve manzum hikâye türünde de eser vermiştir.

BAZI ESERLERİ

Trajedi: Romeo ve Juliet, Hamlet, Macbeth, Othello, Kral Lear

Komedi: Venedik Taciri, Yanlışlıklar Komedyası, Bir Kış Masalı, Fırtına, Windsor’lu Şen Kadınlar

İSMET ÖZEL (1944-…)

HAYATI

1944 yılında Kayseri’de dünyaya gelen sanatçı Kastamonu’da ilkokulu, Çankırı’da ortaokulu bitirdi. Ankara Gazi Lisesinden mezun olduktan sonra Siyasal Bilgiler Fakültesinde kısa bir süre öğrenim gördü. Fakat buradaki öğrenimini yarıda bırakarak askere gitti. 1977 senesinde Hacettepe Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. Devlet Konservatuvarı’nda Fransızca okutmanlığı görevini 18 sene devam ettirdi. 2005’te Türkiye Yazarlar Birliği deneme ve üstün hizmet ödülüne layık görüldü. 2007’de kurduğu İstiklâl Marşı Derneği’nin genel başkanlık görevini şu anda halen devam ettirmektedir.

SANAT ANLAYIŞI

2. Yeni anlayışından etkilenerek şiir yazmaya başlamış, T. S. Eliot, Ezra Pound gibi Batılı şairleri okumuş ve kendisini zaman içerisinde  geliştirmiştir.
1970’te Ataol Behramoğlu ve Murat Belge ile devrimci düşüncenin savunuculuğunu yapan Halkın Dostları dergisini çıkarmış ve yönetmiştir.Ismet-Ozel
“Geceleyin Bir Koşu, Evet İsyan, Cinayetler Kitabı” adlı eserlerindeki ilk dönem şiirlerinde Markist düşünceden beslenmiştir.
1974’te hayat görüşü değişerek İslam’a yönelen sanatçının “Cellâdıma Gülümserken” adlı kitabında dinî mistizm ön plana çıkmıştır.
Eserlerinin dilinde yoğun bir işçilik ve ince zekâ dikkati çeker.

ESERLERİ

Kitapları:

Üç Mesele
Zor Zamanda Konuşmak
Taşları Yemek Yasak (It is Prohibited to Eat the Stones)
Bakanlar ve Görenler
Faydasız Yazılar
İrtica Elden Gidiyor
Surat Asmak Hakkımız
Tehdit Değil Teklif
Waldo Sen Neden Burada Değilsin?
Sorulunca Söylenen
Cuma Mektupları -1,2,3,4,5,6,7,8,9,10
Tahrir Vazifeleri
Neyi Kaybettiğini Hatırla
Ve'l-Asr
Tavşanın Randevusu
Bilinç Bile İlginç
Şiir Okuma Kılavuzu
40 Hadis
Henry Sen Neden Buradasın-1
Henry Sen Neden Buradasın-2
Kalıntürk
Çenebazlık
Şairin Devriye Nöbeti 1 - Tok Kurda Puslu Hava
Şairin Devriye Nöbeti 2 - Bileşenleriyle Basit
Şairin Devriye Nöbeti 3 - Neredeyizim
Şairin Devriye Nöbeti 4 - Ebruli Külah
Türk Olamadıysan Oldun Amerikalı

Şiirleri

Geceleyin Bir Koşu (1966)
Evet İsyan (1969)
Cinayetler Kitabı (1975)
Şiirler 1962-74 (1980)
Şiir Kitabı (1982)
Celladıma Gülümserken (1984)
Erbain (1987)
Bir Yusuf Masalı (2000)
Of Not Being A Jew (2005)
Of Not Being A Jew -İlaveler ve Vaat Edilmiş Bir Şiir- (2008)
Of Not Being A Jew (2011)

Deneme, Söyleşi, Mektup

Üç Mesele (1978),
Şiir Okuma Kılavuzu (1980)
Zor Zamanda Konuşmak(1984)
Taşları Yemek Yasak (1985)
Bakanlar ve Görenler (1985)
Faydasız Yazılar (1986)
İrtica Elden Gidiyor (1986)
Surat Asmak Hakkımız (1987)
Tehdit Değil Teklif (1987)
Waldo Sen Neden Burada Değilsin? (1988)
Sorulunca Söylenen (2000)
Cuma Mektupları (1-10)(1995-2004)
Tahrir Vazifeleri
Neyi Kaybettiğini Hatırla(1994)
Ve'l-Asr
Bilinç Bile İlginç
Genç Bir Şairden Genç Bir Şaire Mektuplar (1995),
Tavşanın Randevusu(1996)
Kırk Hadis(2004)
Henry Sen Neden Buradasın? 1-2 (2004)
Kalın Türk (2006)
Çenebazlık (2006)
Şairin Devriye Nöbeti 1 - Tok Kurda Puslu Hava
Şairin Devriye Nöbeti 2 - Bileşenleriyle Basit
Şairin Devriye Nöbeti 3 - Neredeyizim
Şairin Devriye Nöbeti 4 - Ebruli Külah
Şairin Devriye Nöbeti 5 - Evet mi Hayır mı? Sınıf Savaşı Evet, Milli Mücadele Hayır
Şairin Devriye Nöbeti 6 - Allah'ın Emri Zaid/Plus Peygamberin Kavli
Şairin Devriye Nöbeti 7 - Evlenseydik Boşanacaktık
Şairin Devriye Nöbeti 8 - Hayatın Manası Versus Manalı Bir Hayat
Şairin Devriye Nöbeti 9 - Karz-ı Hasen
Şairin Devriye Nöbeti 10 - Siper Beden
Şairin Devriye Nöbeti 11 - Muvazzaf
Şairin Devriye Nöbeti 12 - Başbaş Başbaşa Başabaş
Desem Öldürürler Demesem Öldüm
Bir Akşam Gezintisi Değil, Bir İstiklâl Yürüyüşü - 1
Bir Akşam Gezintisi Değil, Bir İstiklâl Yürüyüşü - 2

Çeviri

Siyasi Felsefenin Büyük Düşünürleri - William Ebenstein
Gariplerin Kitabı - Ian Dallas
Osmanlı İmparatorluğu ve İslami Gelenek - Norman Itzkowitz
Bilim Kutsal Bir İnektir - Anthony Standen
Cihad- Bir Temel Tasarım - Abdülkadir Es-Sufi


CEVDET KUDRET SOLOK (1907-1992)

HAYATI

1907’de İstanbul’da dünyaya geldi. Musul Savaşı’na katılan babası küçük yaştayken şehit oldu. İstanbul Hukuk Fakültesinden mezun oldu. Ankara, İstanbul, Bitlis ve Kayseri’de öğretmenlik, Basın Yüksek Okulunda öğretim görevliliği, İstanbul ve Ankara’da da kısa bir süre avukatlık yaptı.



1974-1986 seneleri arasında Bodrum’da yaşayan sanatçı 1992’de İstanbul’da hayata gözlerini yumdu.

EDEBİ KİŞİLİĞİ:

Edebiyat yaşamına Servet-i Fünûn’da başlayan sanatçı Yedi Meşaleciler arasında yerini aldı.Cevdet-Kudret
Hece ölçüsüyle kaleme aldığı ilk şiirlerinde bireysel konuları kendine has ve karamsar bir tutumla işledi. Sonraki şiirlerinde uyağı bırakıp serbest tarzda şiirler kaleme aldı. Hayatından da izler bulabileceğimiz romanlarında I. ve II. Dünya Savaşları arasındaki Türk toplumundan kesitler sundu.
İnsanların psikolojik saplantılarını tiyatrolarında ele aldı.
Araştırma, inceleme, edebiyat tarihi (özellikle Türk tiyatrosu üzerine) ve ders kitapları da yazdı.

ESERLERİ

Şiir:

Birinci Perde

Tiyatro:

Tersine Akan Nehir,
Rüya içinde Rüya,
Kurtlar,
Danyal ve Sara,
Yaşayan Ölüler

Roman:

Süleyman’ın Dünyası (Sınıf Arkadaşları),
Havada Bulut Yok,
Karıncayı Tanırsınız

Hikâye:

Sokak

Deneme-Tartışma:

Dilleri Var Bizim Dile Benzemez,
Benim Oğlum Bina Okur,

Kalemin Ucu, Bir Bakıma

AKA GÜNDÜZ - ENİS AVNİ AKAGÜNDÜZ (1886-1958)

HAYATI

Kuleli Askeri Lisesi mezunudur. Çocuk Bahçesi ve Genç Kalemler Yazarlığı, Selanik Gümrük İdaresi görevliliği, Adana İl İdare Kurulu Baskatipliği, Gazetecilik, Yazarlık, Şairlik, İleri Gazetesi Yazarlığı, Alay Gazetesi Başyazarlığı, Hakimiyet-i Milliyei Milliye Gazetesi Yazarlığı, Ankara Gazeteciler Cemiyeti kurucu üyeliği, Yazarlık, TBMM IV. (Ara Seçim), V. ve VI. Dönem Ankara Milletvekilliği yapmıştır. Evli ve bir çocuk babası idi.

Asıl ismi Hüseyin Avni Finci olan sanatçı 1886 yılında Selanik’te dünyaya geldi. Kuleli Askeri Lisesinden mezun oldu. Paris’te kaldığı 3 sene içerisinde Güzel Sanatlar Okuluna ve Hukuk Fakültesine devam etse de bunları bitiremeden memlekete döndü. 31 Mart Ayaklanması’nı bastırmak için hazırlanan Hareket Ordusu’na gönüllü olarak katıldı. Bu olay üzerine de İşgal kuvvetleri tarafından Malta’ya sürgüne gönderildi. Farklı gazetelerde yazıları yayımlanan sanatçı 1932-1946 yılları arasında Ankara milletvekilli olarak Meclis’te görev aldı. 1958’de de Ankara’da hayata gözlerini yumdu.

EDEBİ KİŞİLİĞİ:

Aka Gündüz Servet-i Fünûn tarzında yazdığı şiirlerle edebiyat dünyasında ismini duyurmuştur.
Yazılarında Enis Safvet, Enis Avni, Aka Gündüz Muallim, Serkenkebin gibi takma isimler kullanmıştır.
Rumeli’nin düşman işgaline uğramasından duyduğu derin acıyı ve millet sevgisini eserlerinde işlemiştir.
Saf bir Türkçeyle Millî Edebiyat Akımına bağlı eserler kaleme almıştır.

ESERLERİ

Tiyatro:

Muhterem Katil,
Beyaz Kahraman,
Yandım Osman,
Mavi Yıldırım

Hikâye:

Türk Kalbi,
Bu Toprağın Kızları,
Hayattan Hikâyeler,
Sarı Zeybek

Roman:

Dikmen Yıldızı,
Odun Kokusu,
İki Süngü Arasında,
Yaldız,
Aşkın Temizi,
Mezar Kazıcıları,
Üvey Ana,
Yayla Kızı,
Bebek,
Bir Şoförün Gizli Defteri,
Eğer Aşk,
Sansaros

YUSUF KAMİL PAŞA (1808-1876)

HAYATI

Ailesi ve Gençliği
1808 yılında Arapkir’de dünyaya geldi. Akkoyunlu hanedanının Gökbeyi sülalesine mensuptur. Küçük yaşta babasını kaybettiği için amcası Vezir Gümrükçü Osman Paşa himayesinde yetiştirildi. Amcası ile birlikte İstanbul’a gelip, bu şehirde eğitim gördü. 1829’da tahsilini tamamladıktan sonra Dîvân-ı Hümâyûn kaleminde dört yıl çalıştı.
 

Mısır Yılları
1833’te Mısır’a gitti. Bir rivayete göre Mısır’a gidiş nedeni, gördüğü bir rüyadan sonra talihinin kendisini orada karşılayacağına inanmasıdır. Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın hizmetinde bulundu ve kızı Zeynep Sultanla evlendi. Bu evlilik, Mısır sarayının tepkisini çekti.

1845’te Mehmet Ali Paşa onu bir görevle İstanbul’a gönderdi. II. Mahmut’un kızı, Adile Sultan ile Kaptan-ı Derya Mehmet Ali Paşa’nın düğününde Mısır valisinin tebriklerini ve hediyelerini Osmanlı padişahı Sultan Abdülmecit’e sundu. Padişah, Yusuf Kamil Bey’e mîr-i mîrânlık ünvanı verdi.

1849’da Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın vefatı üzerine yerine geçen Abbas Halim Paşa tarafından Sudan’da bir göreve tayin edildi. Bu görevi kabul etmeyince Asvan’a sürgün edildi. Hapsedilerek Zeynep Hanım’dan boşanmaya ve Mısır’daki mallarından vazgeçmeye zorlandı. Sürgündeki üçüncü ayın sonunda sadrazam Mustafa Reşit Paşa'ya bir dilekçe göndererek durumunu aktardı. Padişah Abdülmecit’in fermanıyla hapisten çıkıp İstanbul’a gidebildi. Eşi Zeynep Hanım ile Reşit Paşa ve sultan Abdülaziz’in girişimleri sonucu İstanbul’da buluşabildi.

Osmanlı Devleti’ndeki Hizmetleri
Adliye işlerini yürütmek için kurulan Meclis-i Vâlâ’ya üye tayin edildi ve ardından bu görevine ilave olarak eğitim işleri ile ilgilenen Meclis-i Maarif-i Umumiye üyeliğine getirildi. Bu arada Encümen-i Daniş’in dahili üyeleri arasında girdi. 1853’te kısa bir süre Ticâret Nâzırlığında bulundu. 1854’te ikinci defâ Ticâret Nâzırlığına getirilen Kâmil Paşa, aynı yıl Meclis-i Âlî-i Tanzimat başkanı oldu. Bir ay sonra Meclis-i Vâlâ-yı Âhkâm-ı Adliyye başkanlığına getirildi.

Süveyş Kanalı imtiyazının Fransızlara verilmesinin Mısır’a yabancı müdahalesini arttıracağı düşüncesindeki Paşa, konağında yapılan bir Meclis-i Vükela toplantısında alınan kararla, imtiyazın iptali için kayınbiraderi olan Mısır valisi Said Paşa’ya bir mektup yazdı. Mektup Fransız elçisinin eline geçince Reşit Paşa sadrazamlıktan, Yusuf Kamil Paşa Meclis-i Vâlâ-yı Âhkâm-ı Adliyye başkanlığından istifa etmek zorunda kaldı.

1857’de tekrar Meclis-i Vâlâ başkanlığına getirildi. İki yıl bu vazifeyi yürüten Kâmil Paşa, istifa edip Mısır’a gitti. Abdülaziz padişah olduktan sonra yeniden İstanbul’a geldi.

Sadrazamlığı
Suriye’de bulunan Keçecizade Fuad Paşa sadrazamlığa getirilince sadrazam kaymakam oldu ve bu dönemde ortaya çıkan mali krizi, kendi hazinesinden bir miktar altını piyasaya sürerek önledi. Fuat Paşa’nın 1863’teki istifasından sonra padişah Sultan Abdülaziz’den devlet işlerine fazla müdahale etmemesi konusunda güvence alan Yusuf Kâmil Bey sadrazamlığa getirildi. Âli Paşa’nın Hariciye Nazırlığı’nda kalmasını sağladı, Ali Fuat Paşa’yı kendisinden boşalan Meclis-i Vâlâ başkanlığına getirdi.

Sadrazamlığı döneminde padişahın Mısır seyahatine çıkmasını sağlaması devrinin önemli olaylarındandır. Mısır’ın Osmanlı Devleti’ne bağlılığını arttırmaya amaçlayan bu seyahate Fuat Paşa ile birlikte çıkan Abdülaziz, dönüşünde onu sadrazamlığa getirmiş, Yusuf Kamil Paşa ise tekrar Meclis-i Ahkâm-ı Adliye başkanlığına getirilmiştir.

Son Yılları
1869’da Mithat Paşa’nın yerine Şura-yı Devlet başkanlığına getirildi. 27 Şubat 1869-21 Ekim 1871, 4 Ağustos 1872-21 Ağustos 1875 ve 31 Mart 1876-5 Haziran 1876 tarihlerinde 3 kez Şura-yı Devlet başkanlığı yaptı. Dîvân-ı Ahkâm-ı Adliye Nâzırlığı vazifesini de üstlendi. Hastalığı sebebiyle 1875’te bu vazifeden ayrıldı.

Sultan Abdülaziz'in 30 Mayıs 1876 Darbesi ile tahttan indirilerek ölmesine çok üzülen Kâmil Paşa, aynı sene İstanbul’da vefât etti. İstanbul’da yaptırdığı hastanenin bahçesindeki türbesine defnedildi.

Yusuf Kamil Paşa Edebi Kişiliği:

Fransız sanatçı Fenelon’dan Telemak adlı romanı çevirmiştir. Tercüme-i Telamak adındaki eser edebiyatımızda ilk çeviri romandır.

Not: Yaygın bir yanlışı düzeltelim: Telemak romanını Yusuf Kamil Paşa eserin aslı olan Fransızcadan değil Arapçaya çevirisinden Türkçeye çevirmiştir. Yani çevirinin çevirisidir diyebiliriz.

ESERLERİ

Tercüme-i Telemak
Arapça, Farsça, Fransızca bilen Yusuf Kamil Paşa, François de la Monthe Fénelon’un Les Adventures de Telemaque adlı Fransızca eserini Arapça tercümesinden Türkçe’ye çevirerek 1862’de Tercüme-i Telemak adıyla yayımlamıştır. Kâmil Paşanın şiirleri ve münşeâtı (nesir-mektuplar) da mevcuttur.

21 Mayıs 2015 Perşembe

TURGUT ÖZ AKMAN (1930-2013)

HAYATI

1930 yılında Ankara’da dünyaya geldi. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu ve bir süre avukatlık yaptı. Köln Üniversitesi Tiyatro Bilimi Enstitüsü’nü bitirdi. Devlet Tiyatrolarında dramaturgluk, Genel Müdür Başyardımcılığı, Genel Müdürlük; TRT’de Merkez Program Daire Başkanlığı, Genel Müdür Yardımcılığı; RTÜK’te üyelik ve başkan yardımcılığı görevlerinde bulundu. Uzun seneler öğretim görevlisi olarak çalıştığı Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro Bölümü’nde Dramatik Yazarlık dersleri verdi. 2013’te Ankara’da hayata gözlerini yumdu.

Edebi Kişiliği:

Devlet Tiyatrolarında oyunu sergilenen en genç tiyatro yazarı unvanına sahiptir.
İlk oyun denemesi “Masum Katiller” 1946’da Halkevi’nde, Pembe Evin Kaderi ise 1951’de Devlet Tiyatroları’nda oynatılmıştır.
Geleneksel Türk tiyatrosu ile Batı tiyatrosunu kaynaştırmayı başaran sanatçı dramatik tiyatronun güzel örneklerini vermiştir.
Eserlerinde birey-çevre ilişkilerini, kuşaklar arasındaki çatışmayı, toplumun suçlu insanları kenara itişini işlemiştir.
Cumhuriyet tarihinin en çok satan kitapları arasında yer alan ve Kurtuluş Savaşı’nı romansı bir üslûpla anlattığı “Şu Çılgın Türkler” adlı belgesel romanı 2005’te yayımlanmıştır.

ESERLERİ

Tiyatro:
Pembe Evin Kaderi, Güneşte On Kişi, Duvarların Ötesi, Kanaviçe, Ocak, Paramparça, Ah Şu Gençler, Sarıpınar-1914 (R. Nuri Güntekin’in Değirmen’inden), Resimli Osmanlı Tarihi, Bir Şehnaz Oyun, Delioğlan, Töre, Fehim Paşa Konağı, Kardeş Payı, Darılmaca Yok, Berberde, Ben Mimar Sinan, Ak Masal Kara Masal, Üç Destan, Delioğlan, Ulusal Kolej Disiplin Kurulu

Roman:
Korkma İnsancık Korkma, Romantika, Şu Çılgın Türkler, Atatürk Yeniden Samsun’da, Diriliş-Çanakkale, Cumhuriyet-Türk Mucizesi

Senaryo:

Keloğlan Aramızda, Tuzsuz Deli Bekir, Keloğlan’la Cankız, Mevlâna, Yatık Emine, Keloğlan İz Peşinde, Son Akın, Kurtuluş, Rıza Beyler, Cumhuriyet, Dersimiz: Atatürk


KEMALETTİN KAMU (1901-1948)

HAYATI:

Asıl adı Kemalettin Kâmi Kamu olan sanatçı 1901 yılında Bayburt’ta dünyaya geldi. Babasının memur olması nedeniyle çocukluğu Erzurum ve Refahiye’de geçti. Erzurum’un işgal edilmesi haberi babasının vefatına sebep olunca annesiyle Sivas, Kayseri ve Ankara’da yaşadı. İstanbul’a öğrenim görmek için gitti. Ankara’ya yerleşti. 1933’te Paris’te Siyasal Bilimler eğitimi aldı. Soyadı Kanunu’nun çıktığında Kamu(bir ülkede yaşayan herkes) soyadını aldı. Ankara Matbuat Genel Müdürlüğünde başyazarlık yaptı. İstiklâl Marşı yarışmasına katıldı. Rize ve Erzurum milletvekiliği de yapan sanatçı 1948’de geçirdiği bir kalp krizi neticesinde Ankara’da vefat etti.


EDEBİ KİŞİLİĞİ:

kemalettin kamuAruzla şiir yazmaya başlayan sanatçı Faruk Nafiz Çamlıbel’in izinden giderek hece ölçüsünü kullanmıştır. Hecenin de özellikle 11’li kalıbını kullanmıştır.
Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasına duyduğu inancı ifade ettiği şiirleri dilden dile dolaşmış, marş olarak bestelenmiş ve okul kitaplarına girmiştir. Bunun haricinde vatan sevgisi, gurbet, aşk, yalnızlık temalarını sade bir dille lirik ve epik tarzda işlemiştir.
İstanbul’un işgale uğraması üzerine “Gurbet” şiirini yazmış ve Gurbet Şairi olarak anılmıştır. İzmir’in Yunan işgaline uğramasından sonra da “Türk’ün İlahisi” şiirini yazmıştır. Pastoral tarzda yazdığı “Bingöl Çobanları” şiiri de sanatçının tanınmasında etkili olmuştur.
Büyük Mecmua, Dergâh, Kalem, Oluş ve Varlık gibi dergilerde şiirleri yayımlanan sanatçı yaşarken şiirlerini kitaplaştırmamıştır. Ölümünden sonra şiirleri Kemalettin Kamu, Hayatı, Şahsiyeti ve Şiirleri ismiyle yayımlanmıştır.

ESERLERİ:


Şiir: Bingöl Çobanları, Gurbet, Kimsesizlik, İrşad, Hicret



HACI BEKTAŞ VELİ (1209-1271)

Asıl adı Seyyit Muhammet Bin Ata’dır.
Horasan Nişabur’da doğan Hacı Bektaş 13. yüzyılda yaşamıştır.
Hoca Ahmet Yesevi’nin müridi Lokman Perende’nin öğrencisi olan Hacı Bektaş, Yeseviliğin halifesi kabul edilir.

Kırşehir’in Sulucakarahöyük köyüne (Hacıbektaş’a) gelerek burada Yeniçeri Ocağı etrafında şekillenen “Bektaşilik” tarikatını kurmuştur. Hatta Hacı Bektaş’ı pirleri olarak kabul eden Yeniçeriler sefere çıkmadan önce şu duayı okurlardı:

“Allah, Allah! İllallah! Baş uryan, sine püryan, kılıç al kan. Bu meydanda nice başlar kesilir hiç olmaz soran; Kahrımız, kılıcımız düşmana ziyan! Kulluğumuz padişaha ayan! Üçler, yediler, kırklar! Gülbang-ı Muhammedi, Nûr-i Nebi, Kerem-i Âli, Pirimiz, Sultanımız Hacı Bektaş Velî. Demine devranına hû diyelim, Hû!”

Hacı Bektaş Veli sevgi, hoşgörü ve tasavvuf eserlerinin konusunu oluşturur.
Tasavvuf yollarından bahsettiği dört kapı (Şeriat, Tarikât, Hakikât, Marifet) kırk makamı işleyen Makalat adlı Farsça bir eseri vardır. Ahlâkî kuralları, hoşgörüyü ve tasavvuf anlayışını işleyen Makalat, kelime anlamı olarak makaleler anlamına gelir. Manzum tarzda beyitlerle oluşturulan eserin dili sade ve anlaşılırdır. Bu eserin de orijinali bulunamamıştır.


Kitâbu’l-Fevâid, Şerh-i Besmele, Şathiye, Makâlât-ı Gaybiye ve Kelimât-ı Ayniye adında eserleri de vardır.

HALİDE EDİP ADIVAR

1882’de İstanbul’da doğdu. 9 Ocak 1964’te İstanbul’da yaşamını yitirdi. 1901’de Üsküdar Amerikan Kız Koleji’nde mezun oldu. Öğretmenleri arasında Rıza Tevfik Bölükbaşı ile sonradan evlendiği ve ilk kocası olan Salih Zeki de vardı. İlk yazıları “Halide Salih” takma adıyla Tanin gazetesinde yayınlandı. Balkan Savaşı yıllarında hastanelerde çalıştı. Gerek bu çalışmaları, gerekse müfettişliği sırasında İstanbul semtlerini dolaşması, ona çeşitli kesimlerden insanları tanıma fırsatını verdi. Gericilerin tepkisinden çekindiği için 31 Mart Olayı’nda çocuklarıyla birlikte Mısır’a gitti. Ayaklanmanın bastırılmasından sonra yurda döndü. 1909’dan sonra öğretmenlik, müfettişlik yaptı. Kadınların toplumsal yaşama katılması ve eğitilmesi için çalışan Teâli-i Nisvan Cemiyeti’ni kurdu. 1912’de kurulan Türk Ocağı’na katıldı. 1919’da Wilson Prensipleri Cemiyeti’nin kurucuları arasında yer aldı. Aynı yıl İzmir’in Yunan ordusu tarafından işgal edilmesini protesto için Sultanahmet Meydanı’nda düzenlenen mitingde yaptığı etkili konuşma büyük yankı uyandırdı. Hakkında soruşturma açılınca, 1917’de evlendiği ikinci eşi Adnan Adıvar birlikte Anadolu’ya geçerek Kurtuluş Savaşı’na katıldı. Çeşitli cepheleri dolaştı, Mehmetçiklere moral ve destek verdi. Kendisine önce onbaşı, sonra da üstçavuş rütbesi verildi.



Savaş sürerken Atatürk ile siyasi görüş ayrılığına düştü. 1917’de Adnan Adıvar ile birlikte yurtdışına çıktı. Fransa ve İngiltere’de yaşadı. Amerika’da Columbia Üniversitesi, Hindistan’da Delhi İslam Üniversitesi’nde konuk öğretim üyesi olarak dersler verdi. 1939’da Türkiye’ye döndü. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Filolojisi Kürsüsü Başkanı oldu. 1950’de milletvekili seçildi. 4 yıl sonra tekrar üniversiteye döndü. Ölümüne kadar kürsü başkanlığı görevini sürdürdü. 1910’da yayınlanan ilk romanı “Seviye Talip” ile 1911’de yayınlanan ilk öykü kitabı “Harap Mabetler” edebiyat çevrelerinde ilgiyle karşılandı.

Romanlarının kadınları, Batılı bir anlayışla idealize edilmiş, güçlü ve kültürlü kadınlardı. Kahramanlarının kişiliklerine, ruh yapılarına ve davranışlarına önem vererek bu özelliğiyle Türk romanında yeni bir adım attı. Kurtuluş Savaşı döneminde ulusçu, milli duyguları öne çıkaran roman ve öyküler kaleme aldı. “Yeni Turan”, “”Ateşten Gömlek” ve “Vurun Kahpeye” bu dönemin eserleridir. En tanınmış romanı “Sinekli Bakkal” yazarlığında olgunluk dönemini gösterir. Bu romanda Sinekli Bakkal mahallesinde yaşayan insanlar, aydınlar ve saray çevresi gibi 2’nci Abdülhamit döneminin farklı toplum kesimleri canlandırılır. Bu romanın yazıldığı yıllarda Türkiye bağımsız ve Batı yanlısı bir ülke olmayı tercih etmişti. Bir yandan da Tanzimattan beri süren Batı-Doğu çatışmasından kurtulamamıştı. Halide Edip, “Sinekli Bakkal”da Doğu’nun değerlerini bulup çıkarmak, Batı’nın karşısına koymak amacındadır. Roman “roman yanıyla zayıf olmakla” eleştirildi. Halide Edip’in İngilizce yazılmış incelemeleri de var.

ESERLERİ

ROMAN:

Heyula (1908)
Raik’in Annesi (1909)
Seviye Talip (1910)
Handan (1912)
Yeni Turan (1912)
Son Eseri (1913)
Mev’ud Hüküm (1918)
Ateşten Gömlek (1923)
Vurun Kahpeye (1923)
Kalp Ağrısı (1924)
Zeyno’nun Oğlu (1928)
Sinekli Bakkal (1936)
Yolpalas Cinayeti (1937)
Tatarcık (1939)
Sonsuz Panayır (1946)
Döner Ayna (1954)
Akile Hanım Sokağı (1958)
Kerim Ustanın Oğlu (1958)
Sevda Sokağı Komedyası (1959)
Çaresaz (1961)
Hayat Parçaları (1963)

ÖYKÜ:

İzmir’den Bursa’ya (Yakup Kadri, Falih Rıfkı ve Mehmet Asım Us ile birlikte, 1922)
Harap Mabetler (1911)
Dağa Çıkan Kurt (1922)

OYUN:

Kenan Çobanları (1916)
Maske ve Ruh (1945)

ANI:

Türkün Ateşle İmtihanı (1962)

Mor Salkımlı Ev (1963)


ÖMER SEYFETTİN (1984-1020)


Ömer Seyfettin 11 Mart 1884 yılında Balıkesir’in Gönen ilçesinde doğmuştur. Türk edebiyatının önde gelen hikâye yazarlarından ve Milli Edebiyatın da kurucuları arasında yer alan sanatçı, babası gibi askerlik yapmış Balkan Savaşı sırasında Sırp ve Yunan cephelerinde savaşmıştır. Daha sonraki dönemde askerliği bırakıp tamamen edebiyata yönelen Ömer Seyfettin, o döneme kadar romanın gölgesinde kalan Türk kısa hikâyeciliğinin kurucu ismidir. Sanatçı 6 Mart 1920’de hayata gözlerini yummuştur.



Edebi Kişiliği

Türkçülük akımının da en önemli savunucusu olan sanatçı, Milli Edebiyatın dil anlayışı olan “Yeni Lisan” görüşünün de sahibi ve bu adı taşıyan makalenin yazarıdır. Hem sanatsal hem de öğretici metin türüne ait eserlerinde sade konuşma dilinin katı savunucularından biri olmuştur. Ömer Seyfettin Batı edebiyat ve kültürüyle de yakından ilgilenmiş; ama kendisinden önceki sanatçılar gibi kendi öz benliğini bırakarak tamamen Batı’ya yönelmemiştir.

Eserlerinde çocukluk anılarından ve askerlik hayatında yaşadıklarından yola çıkan Ömer Seyfettin, hikâyelerini Genç Kalemler ve Türk Yurdu dergilerinde yayımlamıştır. Sanatçı, eserlerinde serim, düğüm ve çözüm bölümlerine önem vererek Maupassant tarzı olay hikâyeciliğinin de edebiyatımızdaki en önemli temsilcisi olmuştur. Eserlerinde Türk insanının duygu ve düşüncelerini işleyen sanatçı, hikâyelerini halk geleneklerine veya tarihsel olaylara dayandırır.

Sanatçı hikâye türü dışında romanla da ilgilenmiş ve Efruz Bey adlı eserinde Batı kültürünü yanlış değerlendiren ve her döneme ayak uydurmaktan çekinmeyip aydın geçinen insanları işlemiştir. En yakın arkadaşı Ali Canip Yöntem, onun hayatını ve mizacını anlatan, en kuvvetli hikâyelerini içeren “Ömer Seyfettin ve Hayatı” adlı bir kitap yazmış ve bu kitap 1935 yılında yayımlanmıştır. Kısa bir süre sonra da bütün hikâyeleri bir kitap serisi halinde basılmıştır.

Ömer Seyfettin;

  • Mili Edebiyat akımının ve çağdaş Türk öykücülüğünün öncülerindendir.
  • “Genç Kalemler” dergisindeki yazılarıyla tanınmıştır.
  • Derginin ilk sayısında yayımladığı “Yeni Lisan” adlı makalesinde dil ve edebiyat ile ilgili görüşlerini açıklamıştır. Bu makaledeki görüşleri Milli Edebiyat akımının başlangıç bildirisi olarak kabul edilir.
  • Küçük hikâyeyi tamamen bağımsız bir tür haline getirmiştir. Türk edebiyatında hikâyeciliği meslek haline getirmiştir. Edebiyatımızda hikâye türünün gelişmesinde etkili olmuştur. 140 kadar hikâye yazmıştır.
  • Hikâyelerinin konularını çoğunlukla gerçek yaşamdan almıştır. Bu hikâyelerinde yapmak istediği şey, milli bilinci uyandırmaktır.
  • Toplumun aksak yönlerini mizah yoluyla eleştirmiştir. Batı hayranlığı içinde yozlaşmış züppe tipleri eleştirir.
  • Hikâyelerinin konularını çocukluk anılarından, halk geleneklerinden, tarihi olaylardan, menkıbe, efsane, kahramanlıklardan ve günlük yaşamdan almıştır. “Kaşağı, İlk Namaz, And, Falaka” çocukluk dönemini, “Başını Vermeyen Şehit, Forsa, Topuz, Kızıl Elma Neresi ve Pembe İncili Kaftan” tarihi olayları konu edindiği öyküleridir. Türk milletine Balkanlar’da yapılan zulümleri de anlatır.
  • “Beyaz Lale, Bomba, Hürriyet Bayrakları, Primo Türk Çocuğu” milli bilinci uyandırmak amacıyla Türkçülük düşüncesiyle yazdığı Balkan Savaşları ve Çanakkale Savaşı’nı ele alan öyküleridir.
  • Efruz Bey, kahraman etrafında yazılan hikâyeyi örnekler.
  • “Bahar ve Kelebekler” kadın konusunu işleyen hikâyedir.
  • Perili Köşk, evin içini anlatan hikâyelerdendir.
  • Bazı hikâyeleri doğrudan mizahla ilgilidir: “Yüksek Ökçeler, Koç, Külah, Mahcupluk İmtihanı”
  • Hikâyeleri genellikle beklenmedik biçimde sonuçlanır.
  • Edebiyatımızda “olay” öyküsü denilen “Maupassant tarzı (klasik)” öykünün en önemli temsilcisidir.
  • Realizm akımının etkisinde kalmıştır. Hikâyelerinde gözleme önem vermiştir.
  • Hikâye kahramanlarında psikolojik yönden bir derinlik yoktur. Ruh çözümlemelerine önem vermemiştir.
  • Hikâyelerinde çok sade bir dil kullanmıştır. Günlük konuşma dilini kullanmıştır.
  • İlyada ve Kalevela adlı destanları Türkçeye çevirmiştir.

Eserleri:

Hikâye: Falaka, Yüksek Ökçeler, Kızıl Elma, Bomba, Beyaz Lale, Gizli Mabet, Bahar ve Kelebekler, Yalnız Efe, Kaşağı, İlk Düşen Ak, Pembe İncili Kaftan, Harem, Yüzakı, Kurumuş Ağaçlar, Aşk Dalgası…
Roman: Efruz Bey, Yalnız Efe (uzun öykü), Ashab-ı Kehfimiz (“içtimai roman” adını vermiştir)
Şiir: Şiirler (Doğduğum Yer)

Oyun: Mahçupluk İmtihanı